Astroloji Nasıl Çalışır?
Nedensel YaklaşımAstroloji nasıl işler sorusuna çok sayıda yaklaşım söz konusudur. Astroloji'yi nedensel çerçevede açıklama konusunda en yaygın girişimlerden biri güneş sisteminde ve insanda hassasça dengelenmiş elektromanyetik alanları ifade eden “Kozmik Koşullanma”dır. Bu elektromanyetik alanlar gezegenlerin konumları değiştikçe değişmektedir. Bilim adamı Rex Pay (1967) bunu şöyle anlatır:
Eğer Dünya ile iyonosfer arasındaki boşluğu bir yankılayan sistem olarak düşünürsek, saniyenin sekizde biri (ışığın dünya çevresinde bir turu) kadar karakteristik bir periyodu vardır. Bu durumda yankılama frekansı yaklaşık 8 cps.dir, yani yaklaşık insan beyninin alfa ritmidir. Jeomanyetik alan bu karakteristik frekans için hassas ayar mekanizması sağlamaktadır. Eğer davranışlar bu frekanstaki değişikliklerden etkileniyorsa, gezegenlerin konumları insan yaşamında düşündüğümüzden daha fazla etkilidir.
Böyle bir teoride, insanın sinir sistemi kozmik çevredeki değişikliklere tepki veriyor biçiminde düşünülmektedir. Günümüzde Astroloji'yi nedensellik çerçevesinde açıklayabilecek kapsamlı ve doyurucu bir teori olmamasına rağmen, bugüne kadar en iyi formülleştirme Glynn tarafından geliştirilmiştir (1972).
Glynn Astroloji'yi bilimsel nedensel biçimde açıklamanın o kadar da zor olmadığını söylemektedir. Bu şekilde aşağıdaki kuramsal zinciri bulmuştur:
Gezegenlerin Konumu (sonucunda)
- Yerçekimi Alanları Değişimi (sonucunda)
-- Gelgite Bağlı Dalga Etkileri (Güneş içinde), (sonucunda)
--- Solar Parlamalar (Güneşteki haz patlamaları), (sonucunda)
---- Solar Rüzgar (Güneşten parçacıkların dünyaya vurması), (sonucunda) Ayın Yerçekimi Alanı (sonucunda)
----- İyonosferde Değişimler (Dünyanın üzerinde iyonlaşmış tabaka)
----- Belirli Planet Konumlarına Duyarlı Çocuğun Doğumunun Hızlanması (Natal Etki)
----- Bireylerde Duygusal Değişim (Transit Etki)
Yukarıda adı geçen “Doğumun Hızlanması” Çek Dr. Eugen Jonas tarafından önerilen bir düşüncedir. Glynn'in söylediğine göre:
Jonas doğum zamanında bebeğin kendi metabolik devrinin doruk noktasında olduğunu ve annesinin kan akışına adrenalin salgılayarak kendi doğumuna neden olduğunu keşfetmiştir. Deneylerine göre bu doruk noktası insanın Ay'ı ve Güneş'inin aynı açıyı her yaptıklarında gerçekleşmektedir. Bu fenomenin en mantıklı açıklaması, embriyonun bir kişilikle dünyaya geldiğidir. O zaman doğum, bebeği en kuvvetli etkileyen gezegen konumlarında gerçekleşmektedir. Bu nedenle, doğum haritanız gerçekten de en duyarlı olduğunuz gezegen konumlarını göstermektedir.
Sembolik Yaklaşım
Astroloji'ye bir başka yaklaşım da sembolik denebilecek bir yaklaşımdır. Buna göre gezegenler ve burçlar kozmik süreçlerin ve evrensel prensiplerin sembolleridir. Bu yaklaşıma bir örnek olarak aşağıdaki taslak kısmen Ebertin'in (1960) Zodyak'ın burçları ile mevsimlerin yıllık döngüsünü ilişkilendirme çabasından oluşturulmuştur.
Koç
Mevsim: Filizlenme dönemi, açılan enerji
Psikolojik Bağlantısı: İstek, hareket etme dürtüsü, girişim ruhu, farkındalık, öncülük arzusu
Boğa
Mevsim: Güçlendirmek, biçim yaratmak
Psikolojik Bağlantısı: Azim, sağlamlaştırma, şekil erme, form duygusu
İkizler
Mevsim: Canlandırmak, çiçek açma dönemi
Psikolojik Bağlantısı: Canlılık, esneklik, yüzeysellik
Yengeç
Mevsim: Döllemek ve gübrelemek
Psikolojik Bağlantısı: Duygu zenginliği, annelik ve babalık duygusu
Aslan
Mevsim: Tohumun olgunlaşması
Psikolojik Bağlantısı: Yaratma isteği, özgüven, bütün ürünler ve evlatlar
Başak
Mevsim: Hasat, yetiştirilmiş olanın kullanılması
Psikolojik Bağlantısı: Çalışkanlık & bakım, düzen, evcilleştirilmiş bir yapı, eleştiri yeteneği
Terazi
Mevsim: Doğanın ekonomisinde denge & ayar
Psikolojik Bağlantısı: Adalet duygusu, uyum arzusu, ortaklık duygusu
Akrep
Mevsim: Doğanın yaşamı sonlandıran süreçleri, yaşamın tohumda devam etmesi
Psikolojik Bağlantısı: Dayanıklılık ve sebat, hayatta kalmanın acımasız mücadelesi
Yay
Mevsim: Doğanın kış uykusu
Psikolojik Bağlantısı: Yaşamın içsel veya ruhsal yönünün işlenmesi, gelecek için umut dolu planlama
Oğlak
Mevsim: Kışın formlarının kristalize olması
Psikolojik Bağlantısı: Mevcudiyetini korumanın yorulmaz mücadelesi, sabır, kristalize olmuş sosyal formlara bağlılık
Kova
Mevsim: Bahardan önce bekleme zamanı
Psikolojik Bağlantısı: Beklenti, sabırsız tavırlar, gözlem gücü, plan zenginliği
Balık
Mevsim: Tohumun toprakta kabarması
Psikolojik Bağlantısı: Eski yaşamın kalıntıları arasında yeni yaşamın ilk işaretleri
Zodyak'ın burçları sembolik açıdan yıldız kümelerinin biçimlerine göre de analiz edilmişlerdir (örneğin koç, boğa, ikizler vs.) Tüm bu yaklaşımlar yararlı olmuştur, ancak hangi yaklaşım kullanılırsa kullanılsın, Astroloji'nin bu kadar uzun süre dayanması ve bazı kültürlerde bu kadar önemsenmesi için insanlığın büyük bir ihtiyacına hizmet verdiğini kabullenmemiz gerekir. Semboller bir başka şekilde ifade edilemeyecek gerçeklikleri ifade ettikleri için semboldürler. Belki insanoğlu kozmosun deney ötesi gerçekliklerini asla sözcüklerle ifade edemeyecektir. Yine de, eğer evrensel düzenleri, prensipleri ve güçleri -ne kadar deneyüstü olurlarsa olsunlar- temsil ettiğini düşünüyorsak, bu sembolik dilden faydalanabiliriz. Buna rağmen astrolojiye sembolik yaklaşım ancak yaşama holistik (bütünsel) bir yaklaşım çerçevesinde düşünülürse tam ve verimli olabilir.
Holistik (Bütünsel) Yaklaşım
Holizm felsefesi tüm evrenin bir bütün sistem olduğunu ve bu büyük bütünün içinde yapıları, düzenleri ve fonksiyonları tamamen o büyük bütüne benzer daha küçük bütünlerin bulunduğu varsayımına dayanır. Eski astrologlar ve filozoflar bu düşünceyi ifade etmek için mikrokozmos-makrokozmos kavramını kullanırlardı: tüm evren bir mikrokozmosun, yani insanın içindedir; buna karşılık, göklerdeki yıldızlarla dolu düzen bir Büyük İnsan ya da Kozmik İnsan'dır. Bu tür ilişkinin bir örneği bir atomun güneş sistemiyle karşılaştırılmasında görülebilir. Atom makrokozmik güneş sisteminin mikrokozmosudur. Bu yaklaşımdaki önemli noka, daha büyük bütünün içindeki döngüleri ve düzenleri (gezegenler) inceleyerek insanın içindeki döngüleri ve düzenleri öğrenebileceğimizdir.
Bütünsel yaklaşım nedenselliğin evrenin nihai kuralı olduğunu varsaymaz. Bütünün parçaları arasındaki benzerlik yasası bütünsel fenomene bakmak için uygun bir yoldur. C.G. Jung bu benzerlik yasasına “senkronisite” demektedir; ve astrolojiye göndermede bulunarak, zamanın bir noktasında doğan veya yapılan herhangi bir şeyin o anın niteliklerini taşıdığına işaret etmektedir. Senkronisite kuralı doğum haritasının niçin insanın ilk nefesini aldığı an için hesaplandığını açıklamaktadır, çünkü o an yeni doğan çocuğun çevresindeki daha büyük ve bütünsel yaşamla kendi bireysel ritmini ayarlamaya başladığı andır.
Enerji Yaklaşımı
Günümüzde, holistik (bütünsel) felsefe birçok insan için Astroloji'ye yaklaşımın en estetik ve entelektüel açıdan doyurucu yoludur. Ancak giderek daha netleşmeye başlayan ve diğer bakış açılarının savunucuları arasındaki farklılıkları çözme olasılığını taşıyan bir yaklaşım daha bulunmaktadır. Bu yaklaşım insanlarda işlev gören temel enerjilerle ve enerji düzeyleriyle ilgilenir ve bu enerjiler bir doğum haritasında gezegenler ve burçlarla temsil edilir. Astroloji'ye enerji yaklaşımı özünde holistik bir yaklaşımdır, çünkü insan yaşamının tüm boyutlarını eşzamanlı biçimde birleştirir.
Sonuç
Açıklanan dört farklı yaklaşıma rağmen bu noktada, insanın içindeki belirsiz enerjiler ve tüm doğadaki özel enerji biçimleri üzerine ışık tutan çok sayıda çalışma yapılmaktadır. Her seferinde sadece nedensel bir düşünce çerçevesine körü körüne bağlı kalmanın bizi asla bütüncül bir astroloji teorisine ulaştıramayacağı ve hatta bizi Astroloji'nin mantığından ve uygun kullanımından uzaklaştıracağı açıktır.
Astroloji'nin gerçek rolü insanın dikkatinin her hangi bir zamanda odaklandığı gelişim düzeyinde evrensel bir düzenin varlığını göstermek olmuştur ve bunu göstermeye devam etmek zorundadır. Bugün, psikolojik düzeyde insanın doğası bir karmaşa içindedir ve bu nedenle Astroloji'nin asıl yüce misyonunun, modern insanın acil ihtiyaçlarını göz önünde bulundurduğumuzda, psikolojik düzeyde uyumlu bir düzenin varlığını ispatlamak olduğu düşünülebilir.