Osmanlılarda Astroloji
Astroloji ve AstronomiAstroloji, gezegenlerin ve yıldızların durumlarının ve hareketlerinin gözlenmesiyle saptanan bazı bulgulara dayanarak, dünya olaylarının ve canlıların geleceği üzerinde tahminlerde ve yargılarda bulunma etkinliğidir. Gökyüzü olaylarının nesnel yasalarını saptamaya çalışan astronomi bilimi kadar eski olan astroloji, tarih boyunca birçok durumda, özellikle büyük Kopernik devrimine kadar astronomi ile iç içe yürümüştür.
Osmanlılarda bu tür etkinlikleri yürüten kimselere necm (yıldız) kökünden türetilmiş olarak müneccim (yıldızlar ilmine vakıf) sıfatı verilmişti. Osmanlı müneccimleri hem gezegenlerin ve yıldızların mevcut durumlarından çeşitli hükümler çıkarıyor hem de aynı gözlemlere dayanarak takvim ve vakit saptama çizelgeleri hazırlıyorlardı.
Avrupalı müneccimlere göre, Uranüs gezegeninin 1781'deki keşfi, buhar makinelerinin icadıyla ilgiliydi. Neptün gezegeninin 1846'da keşfedilmiş olması da elektriğin kullanılmaya başlamasında etkili olmuştu. Pluto “gezegeninin” 1930 yılında keşfedilmesi ise, Avrupa müneccimleri tarafından, insanlık için çok parlak bir geleceğin müjdecisi olarak yorumlanmıştı.
Müneccimlik Etkili
Osmanlılarda müneccimlik kurumunun ne zaman kurulduğu bilinmemekle birlikte müneccimlik faaliyetinin çok eski tarihten beri bulunduğu ve çok etkili olduğu bilinmektedir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul'un fethi sırasında nihai hücuma geçmek için, müneccimbaşının eşref saati olarak seçmiş olduğu zamana bağlı olarak hareket etmişti. Daha sonraki padişahlar da önemli olduğunu düşündükleri hareketlerin saatini belirlemekte hemen her zaman müneccimlerin uğurlu saat (eşref saati) saptamasına bağlı kalmışlardı.
Osmanlı tarihinde, padişahın cülusu (tahta çıkması), harp ilanı, ordunun harekete geçmesi, sadrazamlara mühür verilmesi, sultan düğünü, bir yere asker sevk edilmesi, Has Ahır atlarının çayıra çıkarılması, çocuk sahibi olma tarihinin ayarlanması, sarayda ziyafet saatinin belirlenmesi, padişah kayığının veya tersanede bir geminin denize indirilmesi vb. gibi olaylarda başlangıç saati müneccimler tarafından belirlenirdi.
Avcı Mehmet'in ava çıkmadan önce müneccimbaşına avın nasıl geçeceğini sorduğu bile rivayet edilmiştir. Sadece Birinci Abdülhamit (saltanat süresi 1774-1789) “hakikat-ı hal, âlim ül gayb olan (görünmez şeyleri bilen) Allah'a malumdur” diyerek eşref saati uygulamasına değer vermemiş, fakat buna rağmen o da bu geleneğe uygun hareket etmekten geri kalmamıştır.
Ratip Efendi'ye Üçüncü Selim tarafından reisülküttaplığa (günümüzde Dışişleri Bakanlığı) getirileceği bildirilmişti. Ratip Efendi bu tayinin eşref saati saydığı bir gün sonrasına tehirini rica etmiş, fakat bu sırada başka birisi reisülküttaplığa getirildiği için Ratip Efendi bu makamı kaybetmişti.
Müneccimbaşılar takvim düzenlemelerini 19. yüzyılın başlarına kadar Uluğ Bey (ö. 1449) ziclerine göre yaptılar. Fakat Üçüncü Selim'den itibaren Fransız astronomu Kassini'nin zicleri kullanılmaya başlandı.
Müneccimlik kurumu Osmanlı saltanatının sonuna kadar devam etti. Son müneccimbaşı, Karlovalı Hüseyin Hilmi Efendi'dir (ö. 1924).
Ülkemizde modern astronomiyi başlatan ve kuran Salih Zeki Bey'dir (1864-1921).